29 Aralık 2008 Pazartesi

Dini Otoritenin Eksikliği

Geçen 20 yıl boyunca Fransa’daki çok sayıda genç Müslüman İslam’a güçlü bir ilgi göstermiştir. Henüz onların gereksinimlerini karşılayacak tanınmış dini bir otorite mevcut değildir. Bu merkezi istişari (denetimsel) kurulun eksikliği dini önderliğin parçalara ayrılmış olduğu anlamına gelmektedir.

Giles Kepel’inkinin de dâhil olduğu pek çok araştırmaya göre, 1570’lerin sonlarından itibaren artan cami sayısının gösterdiği üzere “İslam(i) talebi” Müslüman göçmenlerin ev sahibi ülkede kalıcı olarak yerleşiyor olduklarını farketmelerinden kaynaklanmaktadır. Çoğu Müslüman için bu(durum) inançlarını yaşayabilmeleri için gerekli vasıtaları kendilerine sağlamak suretiyle orada bir dini kimlik inşa etmek anlamına gelmektedir. Orada doğmuş veya oraya göç etmiş bu insanlar için kendilerini tanımlamaları çok daha önemlidir. Çünkü onların artık ebeveynleriyle iletişimleri çok iyi değildir. Artık ebeveynleriyle aynı dili konuşmazlar ve aynı davranış standartlarını ve değerlerini gerçekten paylaşmazlar. Ebeveynler ev sahibi ülkede Avrupa hayatına zar zor uyum sağlayan ana karanın kültürel alışkanlıklarını boşu boşuna yeniden kabul ettirmeye çalıştıklarındaysa, çocukları tarafından tam bir anlayışsızlıkla karşılanırlar.

Çocuklar ailelerinden yabancılaşmaktadırlar ve ebeveynlerine insanların daha çok gelenek ve hurafelerden etkilendiğini ve “doğru İslam’ı” anlamadıklarını veya yaşayamadıklarını söylerler. Bazıları tarafından yanlış bir şekilde geleneksel veya göstermelik İslam diye isimlendirilen aile temelli İslam’daki bu kırılma, bireylerin aklını kullanmasına dayanan, düşünen, evrensel olan İslam’ın araştırılmasıyla paralel gitmektedir. Bu şekilde (gelenekten) kopan çocuklar, kendilerini Müslüman olarak telakki eder ve dinen faal olduklarını vurgularlar. Onlar ideallerini sosyal çevrelerine uyarlarlar. Onların kimlik krizi çoğunlukla, ebeveynlerinin açıklayamadıkları adetler ve ibadetlerin dışında nasıl aktaracaklarını bilmedikleri din ve İslami kültürün keşfine ve bilgiye duydukları arzuyla kendini gösterir. Onlar, aynı zamanda otomatik olarak kendilerine verilen “ Arap” ve “beur** ” yaftasına karşı çıkarlar.

Oliver Rou derki: “Onlar herhangi bir otoritenin sesine sahip olmadıkları için artık Batıda İslam hakkında bir bilgi bulmak zordur. Seçilen okul sistemi bunu çocuklara öğretmez. Ebeveynlerde bunu nasıl aktaracaklarını bilmezler, en azından çocuklarını bununla ilişkilendirebilecekleri bir tarz yoktur. 1980’lerde, hatta 1990’larda bile Avrupa’da ve özellikle Fransa’daki atmosfer İslâm’a karşı çok düşmancaydı. Kafa karışıklığı, kuşkulanma ve home, gülünç bir hale getirme Müslüman toplumun temelini aşındırmıştı ki dini kimlik ve din temelinde kendini meşrulaştırmaya geri şekillenmesine neden olmuştur. İslâm,1980lerde göçmen ailelerdeki 10 yıl sonra bazılarının tek, dayanak noktası, bir kesimin de az bir dayanak noktası haline geldi. Fransa’da, kentsel şiddetin baş göstermesi, beur hareketi, 1981’deki göçmenlerin sınır dışı edilmelerine karşı yapılan açlık grevlerini, 198,’deki eşit haklar için yürüyüş geçmişte çok sert bir şekilde ortaya çıkmıştır ve çok sayıda genç Müslüman onları, otoriteler tarafından sömürülen bir hareket ve büyük bir sahtekârlığın bir parçası olarak görmüştür. Genç göçmenlerin otoriteler tarafından para sağlanarak kurduğu dernekler, gerilemeyle sonuçlanan kentsel değerlere teşvik eder.

Fransa’da İslâm’ı temsil etme, örgütleme ve düzenleme çabaları İslâm’ın oradaki faaliyet yürütme biçimindeki hatalara binaen meydana gelmiştir. Bu hatalar, temelde, bazı Müslümanların kendi dinleriyle olan farklı ilişkileri ve farklı beklentileri nedeniyle kaçınılmaz bir şekilde bölünen toplumun parçalanmasını kapsamaktadır. Sonuçta onlar belirli bir temsilciye sahip değillerdir. Bu işlemsel eksiklik, İslâmi cemaat grupları tarafından önerilen durgun, eksik imkânlardan kaynaklanmaktadır. Bununda ötesinde yetersiz ve kötü bir şekilde eğitilmiş imamlara, kendi asli ülkelerinden para sağlanmakta ve ulusal alanlarını kontrol altında tutmaya çalışmak için gönderilmektedirler. Sonuç olarak kısmen İslâmi fundementalizm, kabul etmeme atmosferi kadar okul sistemi ve bütünleşme politikalarının başarısızlığıyla da beslenen sıkıntılı şehir banliyöleri içinde mütevazi de olsa büyümektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder