21 Aralık 2008 Pazar

Genel Bir Kriter Olarak Humanum

Küng, farklı bağlamlarda ve farklı yerlerde çeşitli dinsel geleneklerin ön gördüğü eylemlerin ne derece insan mutluluğunu ve refahını veya onlara zarar verdiği konusunda mutlaka bir değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürdükten sonra böyle bir değerlendirmeyi yapmak için karşılaştığımız temel sorunun kriter sorunu olduğunu belirtir. Bunu üzerine Küng çeşitli dinsel geleneklerdeki doğru-yanlış, iyi-kötü, değerli-değersiz şeyleri belirlemek için humanum adlı genel ahlakî bir kriter geliştirir ve onu şu şekilde tanımlar: Humanum insan haysiyetini ve şerefini, insani değerleri ve insanî kamil olmak için gerekli tüm vasıfları koruyan, geliştiren ve ilerleten dinî inanç, uygulama ve değerlerdir. [26] Buna göre, bu kriterin, dinî inançları, uygulamaları ve değerleri; onların ne derece kendi taraftarlarına fayda sağlayarak insanlığa hizmet ettiklerini dikkate alarak değerlendirmeyi amaç edindiğini söyleyebiliriz. Yani bir dinsel gelenek, inanç esaslarıyla, ahlaki değerleriyle, ibadet ve ritüelleriyle taraftarlarına anlamlı ve faydalı bir yaşam sağlarsa, o dinsel gelenek doğru ve iyidir. Görüldüğü üzere Küng humanum kavramı çerçevesinde dinlerdeki teori ve uygulamaları birlikte ele alıp değerlendiren bir hakikat kriteri ortaya koymaktadır. Küng’ün kendisi bu konuda “What is true Religion” adlı yazısında şu ifadelere yer verir: Açıktır ki, bir dinsel geleneğin hakikat sorunu saf bir teoriden daha fazla şeyi alakadar eder. Hakikat kendini ne Tanrı, insan tabiatı ve dünya hakkındaki doğru söylemlerin oluşturduğu bir sistem de ne de diğer tüm hakikatlerin yanlış olduğuna yönelik önermesel hakikatler serisinde kendini gösterir. (Çünkü) o aynı zamanda benzer şekilde tecrübe etme, aydınlanma ve kurtuluş gibi bir yol olan uygulamayla (praxis) da alakalıdır. Şayet bir din yaşam ve ölümün şümullü bir anlamını sunarsa; en yüksel ve tahribi imkansız değerleri vaaz ederse, bizim davranışımız ve ıstırabımız koşulsuz olarak bağlayıcı standartlar koyarsa ve manevi olarak olgunlaşmaya giden yolu gösterirse, o zaman bu iyi ve kötü; anlamlı ve değerli olan şeylerin o dinde birleştiği anlamına gelir... Bu bağlamda (bir) dinde neyin doğru ve neyin yanlış olduğu sorunu güzel ve kötü din nedir sorunuyla özdeşleşmektedir.[27] Küng’ün bu ifadesi humanum kriterinin somut olarak dünya dinlerinde uygulandığımda nasıl çalıştığı sorusunu gündeme getirmektedir. Bu bağlamda Küng belirli bir dinsel gelenekteki gerçekten insanî olan şeyleri ayırt edebilmek iki alt kriter ileri sürer. Bunlardan ilki “olumlu kriter” olarak adlandırılır ve Küng tarafından şu şekilde tanımlanır: “Bir dinsel gelenek inanç esaslarıyla, doktrinleriyle, ritüelleriyle ve kurumlarıyla taraftarlarının diğer insanlara karşı merhametli ve müşfik olmasına hizmet ediyorsa; kendi insanî kimlikleri dahilinde insanlara anlamlı ve değerli olmaya onları teşvik ediyorsa; onların anlamlı ve faydalı bir varlık kazanmalarına yardımcı oluyorsa o zaman o din doğru ve iyidir”. İkinci alt kritere de “olumsuz kriter” adını verir ve onu şu şekilde tanımlar: “Bir dinsel gelenek inanç esaslarıyla, doktrinleriyle, ritüelleriyle ve kurumlarıyla nezaketsizlik ve merhametsizliği yayıyorsa; kendi insanî kimlikler dahilinde insanların anlamlı ve değerli olmalarını engelliyorsa; onların anlamlı ve faydalı bir varlık kazanmaları konusunda onların başarısız olmasına yardım ediyorsa, o dinsel gelenek yanlış ve kötüdür”.[28]
Görüldüğü üzere burada Küng dinlerin anlamlılığının ve faydalığının belirlenmesi için onların inanç esasları, doktrinleri, dinsel uygulamaları ve kurumlarıyla beraber taraftarlarını maddi ve manevi olarak her yönden kâmil insan olmaya ne derece sevk edip etmediklerinin araştırılması gerektiğini gereği üzerinde durmaktadır. Bunun için de yapılması gereken şey sadece dinlerin ön gördüğü inanç esaslarını ve doktrinleri değil aynı zamanda söz konusu bu hususların onların kabul eden kişilerin yaşamlarındaki yansımalarını da dikkate almak gerekmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder